Sağ kalan eş ile ölen eş arasındaki mal rejiminin tasfiyesi

Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi yalnızca boşanma halinde olmaz. Eşlerden birinin (miras bırakan) ölümü halinde de sağ kalan eş, evlilik birliğinden dolayı edinilmiş mal varlığının tasfiyesini ve ölüm nedeni ile son bulmuş olan mal rejiminden kaynaklı alacaklarını tereke mallarından alma hakkına sahiptir. Bu durumda miras paylaşımına mal rejiminin tasfiyesi akabinde başlanılacaktır. Yani önce sağ kalan eş ile ölen eş arasındaki mal rejiminin tasfiyesi yapılacak, bu tasfiyeden sonra geriye kalan tereke yani miras bırakandan kalan mal varlığının paylaştırılması yapılacaktır. Terekenin (mirasçıdan kalan malvarlığının) sağ kalan eş ve mirasçılar arasında paylaşılması, öncelikle eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesini bekleyecektir.

Türk Medeni Kanunumuzun 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte eşler arasındaki yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olarak kabul edilmiştir. 1 Ocak 2002 öncesinde ki evlilikler açısından ise yasal mal rejimi mal ayrılığı rejimidir. Sağ kalan eş ile miras bırakan arasındaki evlilik birliği 1 Ocak 2002 tarihi öncesinde kurulmuş ve bu tarihten sonra da devam etmişse: Yasal mal rejimi olarak 1 Ocak 2002 öncesinde edinilmiş olan mallar açısından mal ayrılığı rejimi, 1 Ocak 2002 sonrasında edinilen mallar için de edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Sağ kalan eş ile muris arasındaki mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı katılma alacağı, değer artış payı ve katkı payı gibi alacaklar, terekeye ait borç niteliğindedir. Bu nedenle herhangi bir nedenle mirasçılıktan çıkarılmamış veya mirası reddetmemiş olan mirasçılar, sağ kalan eşe karşı dayanışmalı olarak sorumlu olacaktır. Bu davaların zaman aşımı süresi ölümden itibaren 10 yıldır. TMK’nin 214/1. maddesi uyarınca mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda mal rejiminin tasfiyesi davasında ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesi yetkili olup dava bu yerdeki görevli Aile Mahkemesinde açılacaktır.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız hukuk kurallarına somut olarak şöyle örnek verebiliriz; Sağ kalan Ayşe hanımın eşi Ahmet Bey 1 Ocak 2002 tarihinden önce evlenmiş olmakla birlikte (sonra da evlense farkı yoktur), 1 Ocak 2002 tarihinden sonra çalışıp kazandığı birikimleri ile 800.000 TL değerinde bir taşınmaz ve arsa edinmiştir. Ayşe Hanımla Ahmet Beyin 2 tanede çocukları vardır. Bu durumda Ayşe Hanımın, mirasçı iki çocuk hakkında öncelikle mal rejiminin tasfiyesi davası açıp mal rejiminden kaynaklanan ½ oranında katılma alacağını yani 400.000 TL’yi terekeden dava ve tahsil etme ve sonra kalan 400.000 TL içinden de ¼ miras payının karşılığı olan 100.000 TL’yi isteme hakkına sahiptir.

Sonuçta sağ kalan eş Ayşe hanım ölen eşinin edinilmiş mal varlığından 400.000 TL katılma alacağı ve 100.000 TL de miras payından kaynaklanan toplam 500.000 TL alacak hakkına sahiptir.

Sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesi halinde ayrıca ölen eşiyle birlikte sahip oldukları aile konutu ve ev eşyaları üzerinde de öncelikli hakları vardır.

Türk Medeni Kanunu 240. maddesinde:

“Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.” denilmektedir.

Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.

Yani Ayşe Hanım yıllarca ölen eşiyle birlikte yaşadıkları anılarla dolu konutta yaşamını sürdürebilir ve ev eşyalarını da kullanabilir.

Kaynak: https://www.haberler.com/yazarlar/izzet-dogan/sag-kalan-es-ile-olen-es-arasindaki-mal-rejiminin-tasfiyesi-1472/