Kadın, Eşinin Makamı ve Medya

Kadın, Eşinin Makamı ve Medya

Cumhuriyet öncesi Osmanlı döneminde kız çocukları veya kadınlar tanıtılırken babalarının veya eşlerinin unvanlarım ile tanıtılırdı ve statüleri de baba veya eşinin unvanına göre belirlenirdi.

Bu nedenle bir kadının isminden önce kimin kızı veya eşi olduğu anlaşılırdı. Özellikle kocası, oğlu, abisi, kayınpederi önemli bir statüde bulunan kadınlar da hanım olarak kendilerini saygı duyulan kişiler olarak algılıyorlardı.

Aşağıda medyadan aldığım birkaç örnek de kadınların kendi kimliklerinden önce eşleri belirli bir görev veya makamda ise önce eşlerinin ad ve unvanlarının yazıldığını görmekteyiz:

– Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un eşi Pervin Ersoy, “Her Şehri Ünlüsüyle Geziyoruz” projesiyle iç turizme tanıtım desteği verecek.

– CHP’nin bugün YSK’ya teslim edeceği milletvekili aday listeleri netleşmeye başladı. Buna göre geçtiğimiz ay CHP’ye katılan Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi İstanbul 3. bölge 3. sıradan milletvekili adayı gösterildi.

– Ünlü profesörün eşi hırsızı yaka paça dışarı attı! O anlar.

– Yargıtay üyesinin karısı N.T., eşiyle gönül ilişkisi olduğundan kuşkulandığı şef L.Ö ile görüşmek için gittiği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında ortalığı birbirine katıp, servis tabağı ve tuzlukları kırınca mahkemelik oldu.

Bu örnekler saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bana göre medyanın bu şekilde haber verme tutumu doğru değildir ve cinsiyete dayalı bir ayrımcılık içermektedir. Yani kadın önce kendi kimliği ile medyada ve haberlerdeki yerini almalıdır. Bir kadınla ilgili haberde kadının eşinin unvanı ve adı ile tanıtılması doğru değildir. Haber verilirken,  kendi eşi, babası ya da abisi öne çıkarılarak kadın kimliğinin ikinci sıraya atılması ve gölgede bırakılması kabul edilemez.

Ayrıca kadınlar hakkında yapılan bazı haberlerde de eşinin unvanı nedeni ile haksızlık yapıldığı, yapılan işlemlerin adil olmadığı vurgulanmaktadır. Örneğin:

“Öğretmen olarak Çankırı’ya atanan Vali Aktaş’ın eşi 24 saat sonra İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı oldu”

Haberinde valiye ya da eşine karşı doğrudan doğruya bir eleştiri yoktur. Burada ifade edilen şey işlemin doğru ve adil olmadığıdır. Yani kadın öğretmen, valinin eşi olmasaydı 24 saat içinde Milli Eğitim Müdür Yardımcısı olamazdı, bu bir haksızlıktır denilmek istemekte ve toplumun tepkisi bu şekilde dile getirilmektedir.

Adliye mensuplarının, eşlerinin ya da çocuklarının adının karıştığı haberlerde de şüphelinin kimliği yerine eşi, babası ya da annesinin unvanı öncelikle belirtilmekte ve orada bir haksızlık olduğu bu şekilde vurgulanmaktadır. Örneğin:

Bakırköy’de kız arkadaşı ile birlikteyken adı bir kavgaya karışan ve sonradan arabasını halkın üzerine sürdüğü ileri sürülen şüpheli için yapılan haberler şöyle idi;

Babası savcı, annesi hakim … kendisi serbest.

Burada şüpheli çocuğun anne ve babasının adliye mensubu olması ve bu nedenle tutuklanmadığı ön plana çıkarılmak amacını taşımaktadır. Adliye mensubu olan baba ve annenin mahkeme kararını etkileyen bir girişimlerinin olduğu kanıtlanmadıkça, haberi bu şekilde vermek doğru değildir. Burada şüpheli kişiyi yani serbest kalanı ön plana çıkarmak gerekir. Bu örneğin tam karşıtı olan örneklerde vardır.

Bir hakimin ya da Yargıtay üyesinin eşinin mağdur olduğu olaylarda, şüphelinin gözaltına alınması-tutuklanması halinde medya, aslında yapılan doğru olduğu halde, bu durumu mağdurun eşinin makamıyla ilişkilendirerek haber başlıkları düzenlemektedir.

Haberlerin bu şekilde medyada yer alması toplumda karşılık görmektedir. Bunun tek nedeni ise toplumda adalete güvenin sağlanmamış olmasıdır. Adalete güvenin yeteri kadar yerleşmiş olduğu çağdaş ülkelerde kadınlar bir olayla ilgili tanıtılırken eşinin makamı, unvanı ön plana çıkarılmaz ve ayrıca mağdur olan kadına karşı suç işleyen şüphelinin gözaltına alınıp alınmaması, tutuklanıp tutuklanmaması mağdur kadının eşinin makamı, unvanı ile ilişkilendirilmez diye düşünüyorum.

Emekli İstanbul Hakimi

İzzet Doğan