Hoş Bir Seda

HOŞ BİR SEDA

Hayatın değişmez ve kaçınılmaz sonu: Ölüm.

Ölümlü dünya ölümlü insan.

Alim olsan da zalim olsan da.

Yaşayacaksınız ve öleceksiniz.

Bu hayatın realitesini Cahit Sıtkı Tarancı 35 yaş şiirinde ne güzel ifade etmiştir.

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında.

Bu kaçınılmaz son hızla yaklaşmakta insan için. Her doğan günle sona doğru bir adım attığımızın farkında mıyız? Ölüm yokluk değil, hiçlik değil ancak inanan insan için öbür tarafın tarlası hükmündedir. Burada ne ektiysen orada onu biçeceksin. O yüzden ölüp gittiğimizde İmam’ın “rahmetliyi nasıl bilirdiniz” sorusu verilen “iyi bilirdik” cevabı verildiği gibi, ölümümüzden sonra hoş bir sada bırakmak da önder şahsiyetlerin en büyük hedefidir.

Hoş sada bırakan abide şahsiyetlerin ortak özelliklerin en başında gelen şudur: “Yaşamak için yaşamıyor. Yaşatmak için yaşıyor” felsefesidir.  İnsan sermayesi yaşadığı hayattır. Bu hayatta zamanını topluma vakfetmiş, gelecek nesiller için yaşamış insanlar, ölüp gittiklerinde yaptıkları ve eserleriyle yaşamaya devam ederler. Madden ölseler de manen dimdik ayaktadırlar.  O yüzden derler ki; İnsanlar uykudadırlar öldüklerinde uyanırlar.

Hayatı resmeden ne güzel bir ifadedir bu: “Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider.

Herkesin korktuğu ölümü öldürmek ve ölümsüz olmak mı istiyorsunuz? O halde hoş bir sada bırakın.  Toplum için çalışın, eser bırakın, insanlara faydalı işler yapın. Yapın ki huzura kavuşun. Ölümsüzlük ufkuna ulaşın.

âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal

bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş

KAYNAK: GÜLLÜ HUKUK OFİSİ – https://avibrahimgullu.com/hos-bir-seda/